Sabah Gazetesi Yazarı Yavuz Donat’a Yanıtımızdır

Sabah Gazetesi yazarı Yavuz Donat 26.01.2023 tarihli yazısının “Karşıyız karşı siyaseti” başlıklı bölümünde, eski Cumhurbaşkanı ve Başbakan olan Süleyman Demirel’in Boğaziçi Köprüsü nedeniyle İnşaat Mühendisleri Odasından ihraç edildiğinden bahisle “Yatırımlara karşı çıkmak… ‘İstemezük’ sloganı atmak… Siyaset/muhalefet değil ki” demektedir.

Öncelikle çok dillendirilen bir konuyu düzeltmek gerekir ki, o da Süleyman Demirel’in Boğaz Köprüsü nedeniyle Oda’dan ihraç edildiği çarpıtmasıdır.

Türkiye siyaset tarihinin kendisinden en çok bahsedilen ismi olan Süleyman Demirel’in İnşaat Mühendisleri Odası ile 70’li yılların başında oldukça çalkantılı bir ilişkisi olduğu doğrudur. İnşaat Mühendisleri Odası, Boğaziçi Köprüsü’nün kent ve ulaşım planlaması açısından pek çok sakıncalar içerdiğini, trafiği çözmek yerine tam tersine yoğunlaştıracağını, kent içi ulaşımda önceliğin toplu taşımaya ve raylı sistemlere verilmesi gerektiğini, boğaz geçişinin ise tünelle veya köprüyle raylı sistemler için yapılması gerektiği ifade etmekteydi. Nitekim çok değil, köprünün hizmete girmesinden daha birkaç yıl sonra tarih İnşaat Mühendisleri Odası ve tüm itiraz edenleri haklı çıkarmıştır.

Ancak dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in İnşaat Mühendisleri Odasından ihraç edilmesinin nedeni Boğaziçi Köprüsü’nü yapmış olması değil, 10195 sayılı Teknik Eleman Kanununu kaldırıp teknik elemanları 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi kılarak tüm teknik elemanların büyük bir hak kaybına uğramasına sebebiyet vermiş olmasıdır.  Bu karar Türkiye’deki teknik elemanlara, mühendislere ve mimarlara yönelik gerçekleştirilen ilk ve geniş kapsamlı hak gasbı girişimi olmuştur. Bu duruma karşı İnşaat Mühendisleri Odası da kendi meslektaşlarına karşı böylesi bir tutum alan dönemin Başbakanı ve Bayındırlık Bakanını Oda’dan ihraç etmiştir.

Tüm bunlara rağmen Süleyman Demirel Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ile bağını koparmamış, 12 Eylül sonrası dönemde TMMOB ve İnşaat Mühendisleri Odasının davetlerine katılmaya özen göstermiştir. Demirel 1992 yılında Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin 32. Genel Kurulunda Başbakan sıfatıyla yapmış olduğu konuşmasında “… Biz aslında örgütlü toplum istiyoruz. Örgütlü toplum olmadığı zaman zaten demokrasi ayakta durmuyor. Demokrasiye herkes sahip çıkarsa ancak, demokrasiyi ayakta tutmak mümkün. ‘Neme lazım, kim ne yaparsa yapsın’ diyen meslek kuruluşlarıyla demokrasi ayakta durmuyor. O yıkılınca da herkesin üstüne birden yıkılıyor. Yani, nemelazımcılar bir kenarda kalmıyor.  Bunun içindir ki örgütlü toplum, konuşan toplum bizi rahatsız etmez. Çünkü bizim varmak istediğimiz şeydir. Onun içindir ki bizim ayıpsız bir demokrasiyi, eksiksiz bir demokrasiyi ve geçmişin arızalarından temizlenmiş bir demokrasiyi kurma gibi bir görevimiz var…” demiştir.

Dün olduğu gibi bugün de TMMOB ve İnşaat Mühendisleri Odası bilime, tekniğe, mesleğe, meslektaşlarına ve Süleyman Demirel’in de dediği gibi demokrasiye sahip çıktığı için iktidar bloğunun ve onların savunucularının, sözcülerinin hedefi haline gelmektedir. Kamu adına, toplum adına yaptığımız eleştiriler ve itirazlar bozgunculuk, siyasetçilik ve müzmin muhaliflik olarak lanse edilmektedir.

Yavuz Donat, Odamızla ilgili Süleyman Demirel çarpıtmasının yanı sıra, bizleri “istemezük”çü ilan etmektedir! Oysa Yavuz Donat’ın cansiperane savunduğu bugünün iktidarı ve onların “dev projelerinin” mimarı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 1995 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken “istemezük”çülerin neredeyse sözcüsü gibiydi! Erdoğan basına yaptığı açıklamada “Üçüncü köprü olayı intihardır. Bu bir cinayettir.” demekteydi. Yine aynı açıklamasında Erdoğan, yapılan iki köprünün İstanbul’un ulaşım sorununu çözmediğini kendilerinin de raylı sistemlere ağırlık verdiğini anlatmaktaydı. Yani dönemin Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Yavuz Donat’ın tabiriyle “yatırımlara karşı çıkan bir istemezükçü” bozguncu bir muhalifti!

İnşaat Mühendisleri Odası, her mühendislik yapısının projesiyle, inşa yöntemleriyle, kullanılan malzemeleriyle mühendisliğe katkıda bulunduğunu söyleyegelmiştir. Ancak o projelerin insana, doğaya, topluma ve ülkeye katkısının var olup olmadığını ise daha yüksek sesle tartışmıştır.

Biz mühendisler yaptığımız yapıları putlaştırıp onlara tapınmayız. Bu siyasetçilerin davranış tarzıdır. Biz sorgularız.

Politik güç sahipleri, mühendislik eserlerinin simgesel gücünden yararlanmak isterler. Ya da salt güç gösterisine dönüşmüş simgesel yapılar yaptırırlar. Diğer yandan iktisadi çıkar çevreleri ise insanoğlunun en temel ihtiyaçları olan, barınma, enerji, su, ulaşım gibi alanların en büyük kâr getirisine sahip alanlar olduğu bilinciyle yatırım yapar ve bu doğrultuda siyasi çevreleri yönlendirirler.

Siyasi yöneticiler ile sermaye çevrelerinin iç içe geçmiş ihtiyaçları mühendislik yapılarından beklentilerini de ortaklaştırmaktadır. Bu ortaklığın adı, bir yanıyla gösteriş diğer yanıyla kârlılıktır. 

Yapının çevreye uyumu, bir planın parçası olup olmadığı, kültürel etkileşimi, toplumsal getirisi ve ekonomik katkısı onlar için önemli değildir. Çünkü onlar için o yapıların kullanıcıları tüketici veya seçmen olduğu sürece önemlidir.

İşte bu yüzden bugün ülkemizde, üzerinden araba geçmeyen otoyollar ve köprüler, yolcusu olmayan havaalanları, gemisi olmayan limanlar, kapasitesi dolmayan stadyumlar, hastası doktoru olmayan hastaneler, cemaati olmayan camiler yapılmakta, bilimselliği bir kenara akılcılığı bile olmayan Kanal İstanbul gibi fanteziler üretilmektedir.

İşte bu yüzden TMMOB ve bağlı Odaları bahsettikleri “dev projelerine” karşı çıkmaktadır. Bu sorunları kamuoyunun gündemine taşımaktadır. Ve bu yüzden Odalarımız siyasal iktidarın ve onların savunucularının hışmına uğramakta, çeşitli bahaneler ve karalamalar ile işlevsizleştirmeye çalışılmaktadır.

Taner YÜZGEÇ

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası

Yönetim Kurulu Başkanı

 

 




Güncel Haberler Diğer Aylar

TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası