AKP SEÇİM ÖNCESİ YASA DEĞİŞİKLERİYLE NE AMAÇLIYOR?

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu’nda görüşülmeye başlanan 3194 Sayılı İmar Kanunu ile 5366 Sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında 24 Mart 2011 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.

Eklenme Tarihi: 25/04/2016

 

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu`nda görüşülmeye başlanan 3194 Sayılı İmar Kanunu ile 5366 Sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında 24 Mart 2011 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.

 

AKP SEÇİM ÖNCESİ YASA DEĞİŞİKLERİYLE NE AMAÇLIYOR?

 

AKP Milletvekillerince sunulan 3194 Sayılı İmar Kanunu ile 5366 Sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi dün (23 Mart 2011) itibariyle TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu`nda görüşülmeye başlanmıştır.

 

AKP tarafından TBMM‘ye sunulan yasa değişiklik teklifleri ile kamu adına ne varsa yok edilmektedir. Sistemin bütünlüğü üzerinde tüm ilgili taraflar mutabık iken, yapı süreci yine parçalanmakta ve kamusal alanlar tasfiye edilmektedir. Tartışılıp bir olgunluğa varılmadan, milletvekilleri konuya vakıf olmadan alelacele tasarılar yasalaşmaktadır. Hükümetin yasama organına yapmış olduğu bu tazyik sonucu, yasama organı yasama değil onama mercii gibi işlev görmektedir. Bu durum, demokrasi ve güçler ayrılığı ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.

 

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı`nın planlamada düzenleyici ve denetleyici bir görev üstlenmesi gerekirken, sunulan değişiklik ile tarifsiz, sınırsız ve belirsiz bir şekilde yapı, parsel tesis veya yatırım bazında üst ölçekli plandan ruhsat aşamasına kadar olan süreçte "re‘sen" yetkilendirilmekte, yerel idarelerin planlama yetkisine darbe vurulmaktadır.

 

Yasa teklifi, İmar ve İskân Bakanlığı`nın sorumlu kurum olduğu "KENTGES Bütünleşik Kentsel Gelişme Stratejisi ve Eylem Planı (2010-2023)"na aykırı düzenlemeler içermektedir. Teklif, Kentleşme Şurası sonuç bildirgesinde yer alan 

 

-          planlamada bütüncül bir bakış açısının geliştirilmesinin zorunluluğu,

-          katılımcı, müzakereci, dinamik ve disiplinler arası gerçekleştirilen planlama,

-          doğal ve kültürel değerlerin korunması,

-          birleştirici ve devamlılığı olan, stratejik amaç ve hedefleri içeren,

-          bütünleşik bir konut politikası geliştirilmesini işaret eden

-          yaklaşıma ters düşmektedir.

 

Sunulan teklif, İmar Kanunu`nun ruhuna ve hükümlerine aykırıdır. Farklı arazi kullanım biçimlerinin yer seçimleri ve ruhsatlandırılması işlemleri idari işleme dönüştürülerek, planlamanın yasal, teknik ve bilimsel gereklilikleri göz ardı edilmekte ve imar planı kapsamı dışına çıkarılmaktadır.

 

Getirilen teklifle, kamu kurum ve kuruluşları ile imtiyaz sözleşmeleriyle yaptırılacak yapı ve tesislere ruhsat, yapı kullanma izin belgesi verme yetkisi yerel yönetimlerden alınarak bakanlığa verilmektedir. İmtiyaz sözleşmesi ile özellikle uluslararası projelerin uygulanması denetim dışı bırakılmaktadır. Bunların nasıl denetleneceği açık değildir.

 

Düzenlemeyle, çevre düzeni planları ve imar planlarına ilişkin yetki ve sorumluluk alanlarına parçacı ve tepeden inme müdahale edilmesinin önü açılmak suretiyle, planlama çalışmalarında sürekliliğin ve tutarlılığın oluşması engellenecektir.

 

Bu yasa teklifiyle köy yerleşik alan sınırı belirlenmesi, yapılaşma ve ifraz koşullarının belirlenmesi idari işleme dönüştürülmektedir. Söz konusu değişiklik, ülke genelinde ayrım yapılmaksızın kırsal doku ve çevresindeki tarım alanlarının yok edilmesine yol açacaktır. Köy yerleşimlerinin tarımsal alanlar ile organik ilişkisi kesilecektir.

 

Teklifle getirilen, köy yerleşik alan sınırları içindeki bazı kamu tesislerinin plansız yapılmasına ilişkin düzenleme, planlama açısından önemli bir geri gidişe karşılık gelmektedir. Düzenlemenin yasalaşması, kırsal alanda plansızlığı, yerleşmelerde artan kimliksizleşmeyi ve karakter yitimini hızlandıracaktır. Planlarda öngörülmeyen yapılaşma kararlarıyla kırsal yerleşmenin içinde bulunduğu bölge özelliklerinin değişmesine yol açılacak; özellikle kıyılarda, orman kenarlarında ya da içinde yer alan kırsal yerleşmelerdeki yapılaşma kentsel nitelikli yapılaşmaya dönüşebilecektir.

 

Bu teklif Anayasaya aykırıdır. Anayasa ve mevcut mevzuat gereği, mülkiyete, daimi iskâna konu olamayan kamu ortak malı olarak tanımlanan yaylak, kışlak ve meralar belediye veya il özel idaresine devredilerek yapılaşma yolu açılmaktadır. Tasarının 4. maddesiyle 3194 Sayılı İmar Kanunu‘na "mera, yaylak ve kışlakların ‘uygun görülen kısımları`nı geçici yerleşme adı altında, kalıcı yapılaşmaya açan" yeni bir madde eklenmiştir. Bütün mera ve yaylakların ‘yazlık‘ adı altında ikinci konut olarak yerleşime açılmasının, kaçak yapıların meşrulaştırılması ile birlikte yeni kentsel nitelikli alanlar yaratılmasının önü açılmaktadır. Söz konusu değişiklik ile bugüne kadar yapılaşmadan korunan, tarım ve hayvancılığımız için çok önemli olan mera, yaylak ve kışlakların talan edilmesinin, yok edilmesinin de yolu açılmış olacaktadır.

 

Kırsal alan içinde kalan kaçak yapılar için, kullanım amacı, büyüklük, mülkiyet durumu vb. herhangi bir koşul aranmaksızın af getirilmiştir. Muhtarlık sınırları içinde kalan kıyılarda, ormanlarda ya da meralardaki kaçak yapılar konut, sanayi, turizm tesisi gibi kullanım amacı farkı gözetmeksizin kapsam içine alınmıştır.

 

Deprem, taşkın, heyelan, gibi afetlerin sıkça yaşandığı ülkemizde böyle bir düzenleme yapılması imar ve planlama mevzuatına aykırı olduğu gibi kaçak yapılaşmayı da tekrar tekrar özendirmekten başka bir şey değildir. Bugün itibarıyla hâlihazırda muhtarlık sınırı içinde olup da ormanlık alanlarda, meralarda, yaylalarda, kıyılarda yapılmış kaç tane kaçak yapının affedileceği belli değildir. Cumhuriyet tarihinin 1940`lı yıllarda başlayarak son 70 yılına damgasını vuran kaçak yapılaşma, onlarca af düzenlemesiyle adeta geçerli sistem haline getirilmiştir. Dolaylı yasa, doğrudan yapılan imar aflarının cesaretlendirdiği kaçak yapılaşma, hazine arazilerinin işgalinden sonra kıyı alanlarına, en son olarak da orman, yaylak ve kışlaklara yayılmıştır. Yine bilimsel, teknik ve yasal gereklilikler görmezden gelinerek ranta teslim olunmaktadır.

 

Düzenleme, Kat Mülkiyeti Kanunu`na aykırı olarak bağımsız birimlerin tek bir tapu altında toplanması yolunu açarak, belediyelere ve il özel idarelerine sınırsız uygulama hakkına re‘sen olanak sağlanmaktadır.

 

5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması Hakkında Yasa`nın 4. maddesinin değiştirilmesini öngören Teklifin 5. maddesinin gerekçesi, "Özellikle İstanbul Tarihi Yarımada gibi, eski eser binalarının yoğun olarak bulunduğu alanlarda, yenileme alanı olarak kentsel yenileme ve dönüşüm amacıyla birçok proje başlatılmış ve bu alanlarda yapılan projelerde tek parsel tek yapı kapsamında olan binalar ortak kullanıma alınacak veya birlikte yönetilecek binalar olması gerekmektedir." biçiminde olup, bu düzenlemenin, kentsel yenileme ve dönüşüm projelerinin gerçekleştirmesi için yasal kılıf olduğu açıkça ortadadır.

 

Getirilen bu yeni hüküm, hiç bir bilimsel veri ve araştırmaya dayanmadığı gibi, daha çok orada yaşayanların refahı ya da eski yapıların korunmasına değil, kentsel ranttan pay kapmaya yönelik projelerin hayata geçirilmesine zemin hazırlayacaktır.

 

TMMOB, kentleşme, planlama, imar, yapı ve afet alanlarında bütünlükçü ve tutarlı yasal düzenlemeler yapılmasını talep etmektedir. Beklentimiz, seçim öncesi rant dağıtılması olarak algılanacağı açık olan bu tekliflerin, yeni oluşacak parlamento zemininde ve diğer sosyal tarafların tartışmasına olanak verecek şekilde TBMM gündeminden çıkarılmasıdır.

 

Mehmet Soğancı

TMMOB Yönetim Kurulu Başkan

 



TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası