MEZARLIĞI AFET RİSKLİ İLAN ETMİŞLER

Anayurt Gazetesi?nden Tamer Arda Erşin, İMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Selim Tulumtaş ile afet riskli alanların dönüşümü ve bu alanlardaki asbest tehlikesiyle ilgili konuştu

Eklenme Tarihi: 12/04/2018

Anayurt Gazetesi`nden Tamer Arda Erşin, İMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Selim Tulumtaş ile afet riskli alanların dönüşümü ve bu alanlardaki asbest tehlikesiyle ilgili konuştu. Röportajın tamamı:

İMO Ankara Şubesi Başkanı Selim Tulumtaş, afet riskli alanların dönüştürülmesi sürecinde mezarlık alanların bile afet riskli ilan edildiğini açıkladı.

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Ankara Şubesi Başkanı Selim Tulumtaş,  afet riskli alanların dönüşümü ve bu alanlardaki asbest tehlikesiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Tulumtaş, Ulusal Deprem Stratejisi Eylem Planı`nda afet riskli yapı sayısının yer almadığı ancak Bakanların yıkılması gereken binalara ilişkin sayı verdiğine dikkat çekerek, afet riski olmayan yerlerin bile dönüşüm alanı ilan edildiğini " boş alanlar, yeşillik alanlar, mezarlık alanlarının dahi afet riskli ilan edildiğini gördük" diye açıkladı. Tulumtaş, kentsel dönüşümde gerekli önlemlerin alınmadığını, Ne kadar yapının afete dayanabileceği dahi bilmeden, bu yapılarda asbest kullanımın nasıl bilebilir?" sorusu üzerinden açıkladı.

Türkiye`de kentsel dönüşümün tarihi Cumhuriyet`in ilk yıllarına kadar dayanıyor. AK Parti hükümetinin iktidara gelmesiyle de bu dönüşüm süreci devam etti. Ancak kentsel dönüşümde en tartışılan konu afet riskli alanların dönüştürülmesi ve depreme karşı dayanıklı yapılar haline getirilmesiyle ilgili yapılan girişim oldu. Bu amaçla 16 Mayıs 2012 tarihinde Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun çıkarıldı ve ülke genelindeki riskli alanların sağlam yapı haline getirileceği ileri sürüldü. Çeşitli çevrelerden bu kanun amacına uygun işlemediği ve ülkenin çeşitli alanlarını ranta açtığı itirazları geldi. Ancak kanun itirazlara rağmen uygulamaya konuldu. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın 2017 yılı faaliyet raporunda yer alan verilere göre 2012-17 yılları arasında 52 ilde 209 alan riskli ilan edilirken, ilan edilen yerlerde 285 bin 495 bin yapı, 539 bin 92 bağımsız birim bulunuyordu. Riskli alan ilan edilen yerde yaşayan nüfus sayısı ise 1 milyon 748 bin 922`ydi.

Afet riskli alanların dönüştürülmesiyle beraber insanlarda kansere yol açan asbest maddesi gündeme geldi.  Avrupa Birliği (AB) yayınladığı direktifle 2005 yılında Türkiye ise 2010`da asbest tamamen yasaklandı. Ancak yasak gelene kadar asbest inşaat sektöründe yoğun olarak kullanılmıştı ve yapılarda bulunuyordu. Buna karşı İngiltere 2000 yılından önce yapılan binalarda asbest bulunabileceğini belirterek, bu binaların yıkımında gerekli önlemlerin alınması için net çizgi belirledi. Türkiye`de ise hangi binalarda asbest bulunduğuna ilişkin bir veri yokken, hangi tarihlerde yapılan yapıların asbestli olabileceğine dair de net bir çizgi yok. Afet riskli alanlardaki yapıların dönüştürülmesi için yapılan yıkımlarla da halkın asbest soluma riski mevcut. Bu yapıların yıkımında gerekli önlemleri almaktan kaçınıldığı ise Türkiye`nin Başkent`inde bulunan Havagazı Fabrikası`nın yıkımıyla ortaya çıkmıştı.

`AMACINA HİZMET ETMEDİ`

Afet riskli alanların dönüşümü sürecinde gerekli önlemlerin alınıp alınmadığını değerlendiren İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Başkanı Selim Tulumtaş, konunun farklı bir boyutuna değinerek, asbeste karşı önlemlerin alınmamış olabileceğini Ulusal Deprem Stratejisi Eylem Planı`ndan örnekle açıkladı. Tulumtaş, afet riskli alanların dönüştürülmesine ilişkin kanunun çıktığında dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar`ın 6 milyon yapının dönüştürüleceğini açıkladığını hatırlatarak, Bakanın açıklamasının ardından Ulusal Deprem Stratejisi Eylem Planı`nın açıkladığına dikkat çekti. Tulumtaş, planda yer alan ve Bakan`ın açıklaması arasındaki çelişkiyi şu sözlerle aktardı: "Planda başta hastaneler ve okullar olmak üzere yapı envanterinin çıkarılması ve bunların hasar görebilirliklerine ilişkin tespit edilmesi amaçlanıyordu. Bu tespiti ise 2012-17 yılları arasında tamamlayacaklardı. Bu eylem planıyla devletin elinde yapılara ilişkin sağlıklı bir yapı envanteri bilgisi olmadığını ortaya koydu. Birincisi yapı envanteri, ikincisi bu yapıların depreme karşı ne kadar dayanacağı bilinmiyordu. Bu tür bir bilgi olmadan Bakanın açıklaması çok afaki bir durumu işaret ediyordu. 2017 yılına geldik, günümüzdeki Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki 8 milyon yapı sayısı verdi. Buradan da anlaşılacağı üzere afet riskli alanların dönüştürülmesi için hazırlanan kanun gerekli çalışmaları yapılmadan çıkarıldığı görüntüsü veriyor. Bu noktada daha çok ranta yönelik alanların afet riskli alan belirlenmesi de kanunun ilk çıkış amacına hizmet etmediğini gösteriyor."

MEZARLIK ALANI RİSKLİ ALAN İLAN EDİLDİ

Tulumtaş, kanunun nasıl ranta hizmet ettiğini Ankara`da ilan edilen riskli alanlar üzerinden gördüklerine dikkat çekerek, "İlde ilan edilen riskli alanları haritada işaretledik. Gördük ki boş alanlar, yeşillik alanlar, mezarlık alanları afet riskli alan ilan edildi. Boş bir alan neden afet riskli ilan edilerek, kentsel dönüşüm başlatılır. Amaç orayı yapıya açmaktır. Ayrıca kentsel dönüşüm bu kanunda bazı muafiyetler getiriyor. Buraya inşaat yapacakları bu muafiyetlerden yararlandırmak amaçlandı. Buraları riskli alan ilan ediyorsunuz, yapı yok. Burayı riskli alan ilan ederek yapıya açıyorsunuz bir de yapacaklara muafiyet veriyorsunuz. Bu sadece Ankara`da olmadı. Türkiye`de birçok alanda oldu" dedi.

GÜNLERCE BEKLETİLMESİNİN NEDENİ NE?

Tulumtaş, Bakanlar Kurulu kararıyla kentsel dönüşüm alanı ilan edilen yerler ve bu yerlerin Resmi Gazete`de yayınlanma tarihleri arasındaki farkların şüphe doğurduğunu kaydederek, "Birinci gün Bakanlık`tan yazı gidiyor, gittikten 5 gün sonra Bakanlar Kurulu`nun önüne geliyor. Bakanlar Kurulu kararını alıyor 10`uncu gün. Resmi Gazete`de yayınlanıyor 15`inci gün. Bu işleyiş normal işleyiş. Ancak bizim baktığımız bazı yerlerde, Bakanlar Kurulu`nun afet riskli alan kararını aldığı tarihle, bu yerin Resmi Gazete`de yayınlanması arasında 60, 100 gün farklar var.  Bu farkın sakıncasını şuradan anlayabiliriz.  Bakanlar Kurulu kararlarının ikinci maddesinde kamuya ait arazilerde imar planı yapılmadan mülkiyet değişimi yapılamayacağı yer alıyor. Bu aradaki 100 günlük süre içerisinde kamuya ait bazı araziler el mi değiştiriyor?   Eğer değiştiriyorsa kabus" diye konuya açıklık getirdi.

BİNALARI BİLMEDEN, ASBEST NASIL BİLİNEBİLİR?

Tulumtaş asbestle ilgili sorunun daha büyük olduğunun altını çizerek, "Ülkede asbest kullanımı 2010 yılında yasaklanmış ve bu yıllara kadar inşaat sektöründe kullanılmış. Çevremizde yıkılan binaların yapımı da çok eskiye dayanıyor. Bunları asbestli malzemeler var. Bunlar yıkılmadan önce yapılması gerekenlere ilişkin yönetmelikler var ve buna göre yapılması gerek. Bizde durum ne? Bu yönetmeliklere uygun yıkımın yapılması istenmiyor. İşte Havagazı Fabrikası`nda gördük. Fakat bu tek örnek değil. Çevremizdeki bütün binalarda asbest tehlikesini taşıyoruz. Buraların yıkımında çalışanlarda ise durum daha vahim" diye konuştu. Afet riskli alan ilan edilen yerlerdeki binalarda asbest kullanılıp kullanılmadığının bilinmesi gerektiğini vurgulayan Tulumtaş, "Ne kadar yapının afete dayanabileceği dahi bilmeden, bu yapılarda asbest kullanımın nasıl bilebilir?" sorusuna "Ne kadar yer depreme dayanabilir, dayanamayan ve yıkılması gereken yerlerde halkın sağlığını etkileyecek bir şeyler var mı? Bunların araştırılması gerekiyordu. Bu planlamaları yaptıktan sonra harekete geçilmesi gerekiyor" dedi.

`TARİH BELİRLEYİP ÖNLEM ALABİLİRİZ`

Tulumtaş, elde yeterli veri yokken yıkılacak binalardaki asbest tehlikesine karşı atılması gereken gerekli adımları, "Bakın İngiltere, OSHA gibi yapabiliriz. Belirli tarih öncesinde yapılan yapılarda `asbest tehlikesi var` diye biliriz. Bu binalarda asbest tespit çalışması yapabiliriz. Bizde varlığından haberdar olunuyor mu? Haberdar olunması lazım. Olaya `var` diye yaklaşmak gerek. Şimdi yıkalım yıkıyoruz, bir şey tespit etmiyoruz." diye kentsel dönüşüm sürecinde asbeste karşı gerekli önlemlerin alınmadığını ifade etti. Tulumtaş, asbeste karşı önlem alınmadan yıkım yapıldığına şahit dahi olduğunu, "Çevremdeki birçok yıkımda asbeste karış önlem alınmadığını gördüm. Çatı malzemelerinde asbest bulunur.     Oradaki yapılan çalışmalarda testereyle onların kesildiğini ve burada çalışan işçilerin ağzının,    burnunun açık olduğunu gördüm" diye anlattı.




TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası