3. SU YAPILARI SEMPOZYUMU YAPILDI

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi yürütücülüğünde, ilki 26-30 Mayıs 2009 tarihinde Samsun?da, ikincisi 16-18 Eylül 2011 tarihlerinde Diyarbakır?da gerçekleştirilen ?Su Yapıları Sempoz-yumu?nun üçüncüsü 7-8 Aralık 2013 tarihinde Ankara?da gerçekleştirildi.

Eklenme Tarihi: 03/02/2014

3. SU YAPILARI SEMPOZYUMU YAPILDI  

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi yürütücülüğünde, ilki 26-30 Mayıs 2009 tarihinde Samsun`da, ikincisi 16-18 Eylül 2011 tarihlerinde Diyarbakır`da gerçekleştirilen "Su Yapıları Sempozyumu"nun üçüncüsü 7-8 Aralık 2013 tarihinde Ankara`da gerçekleştirildi. 

Geniş bir alana yayılan ve yaşamın temel bileşeni "su"yla ilişkisi ile insan hayatına birebir dokunan su yapıların tüm yönleriyle ele alınması, bu konu ile ilgili üniversite, kamu kuruluşları, yerel yönetimler, özel sektör ve meslek odalarının bir araya getirilerek mevcut durumun, sorunların ve çözüm önerilerinin tartışılması ve geleceğe yönelik öngörülerin paylaşılması amacıyla düzenlenen sempozyuma 274 kişi katıldı. 

İMO KKM Teoman Öztürk Salonu`nda gerçekleştirilen sempozyum İMO Ankara Şubesi Başkanı Selim Tulumtaş`ın konuşması ile başladı. Suyun sadece insanların değil yeryüzündeki tüm canlı ve cansız varlıkların gereksindiği ve sahiplik anlamında hiç kimsenin ve herkesin olan bir şey olduğu, bu yönüyle kamunun yani halkın olduğunu söyleyen Tulumtaş, sular üzerinde tasarlanan ve gerçekleştirilen su yapıları ve bunlardan sağlanan yararların da bu anlamda kamuya, halka ait olduğunu belirtti. Su kaynaklarının sınırlı ve coğrafi dağılımının eşitsiz olduğunu ifade eden Tulumtaş, kimi yerde kıtlığı ötelemek, gidermek; kimi yerde düzenlemek, yararlanmak, kimi yerde de dizginlemek, zararlarını önlemek amacıyla türlü su yapılarına gerek duyulduğunu söyledi. Su ile ilgilenmenin ciddi bir iş olduğunu, sadece suya ilişkin doğa yasalarını bilmenin, su ile ilgili formüller geliştirme ve uygulamanın yetmeyeceğini belirten Tulumtaş, suyun binyıllardır çevrimini, hiç aksatmadan yinelediği döngüsünü anlayabilmenin, deneyimlerden ders çıkarmanın, suyun da bir hafızası olduğunu göz önünde bulundurmanın, bu özel varlığa saygı göstermek de gerektiğinin altını çizdi ve sözlerine "Hiç kimsenin ve herkesin olan bir varlığın korunması elbette ki herkesin görevi ve sorumluluğudur. Ancak bu yönde mücadele edilebilmesi ve başarıya ulaşılabilmesi bireysel çabalardan çok bu çabaların ortaklaştırılabildiği bağımsız ve özerk yapılara ihtiyaç duyar. Bu noktada, ülke ve halkımızın yararı doğrultusunda çalışmayı şiar edinmiş birliğimiz ve odamıza karşı yürütülen ve son günlerde idari denetim olarak gündeme getirilen düzenleme çalışmalarını,  sınırsız iktidar hevesiyle yapılan ve kamu kaynaklarının yok edilmesine neden olan çalışmalara karşı kamu adına bilim ve tekniğin ışığında söz söyleyen Mühendis ve Mimar Odalarının bağımsız ve özerk yapısının yok edilmesi ve yürütmenin bir organı haline getirilerek susturulmaya çalışılması gayreti olarak gördüğümüzü ifade etmek istiyorum" diye devam etti. 

Tulumtaş`ın ardından genç-İMO adına Aysun Tekin söz aldı. "Bizler sudan yenilenebilir ve sürdürülebilir yöntemlerle enerji üretiminin yapılmasını destekliyoruz. Su mühendisliği konusunda lisans eğitimlerinin daha yüksek standartlarda sağlanması gerektiğini düşünüyoruz. Su kaynakları alanında çalışmaların doğaya uyumlu, düzgün fizibilite çalışmaları sonucunda toplum yararına kullanılabilecek şekilde olması gerekiyor. Çünkü bizler doğada yalnız değiliz ve bütün canlıların ekosistemini korumak bilinci ile hareket etmeliyiz" diye belirten Tekin, suyun bir hak olduğu, herkesin eşit bir şekilde sudan faydalandığı ve herkesin onu korumak, geliştirmek için çabaladığı bir dünya istediklerini söyledi.

Tekin`in ardından söz alana Su Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Hüseyin Akbaş yeni kurulan bir genel müdürlük olan Su Yönetimi Genel Müdürlüğü`nün faaliyetleri hakkında bilgi verdi. Genel Müdürlüğün temel görevinin su kaynaklarının korunmasına ve sürdürülebilir bir şekilde kullanılmasına dair politikalar oluşturmak, mevzuat hazırlamak, havza bazında üst planlamaları yaparak bütünleşik havza yönetimini sağlamak, ülkenin ulusal ve uluslararası su yönetimini koordine etmek olduğunu söyleyen Akbaş, sadece su yapılarını değil suyun bütünü sahiplenecek çalışmalar yapılması ve gelecek nesillere aktarılması gerektiğini söyledi. 

Akbaş`ın ardından DSİ Genel Müdür Yardımcısı Ömer Özdemir söz aldı. Özdemir, sempozyumun çalışmaları, tartışmaları itibari ile olumlu sonuçlar çıkarmasını umut ettiklerini ve çıkan olumlu sonuçları DSİ olarak göz önünde bulunduracaklarını söyledi. 

Özdemir`in ardından İnşaat Mühendisleri Odası başkanı Taner Yüzgeç söz aldı. Taner Yüzgeç,  su kaynaklarının kısıtlı olduğunu, buna karşılık talebin ise her geçen gün arttığına dikkat çekti. Yüzgeç, 2 milyar insanın temiz sudan mahrum olduğunu, 2,6 milyar insanın arıtma tesislerinden geçirilmemiş su kullandığını ve her yıl 6 milyona yakın insanın dizanteri, kolera, ishal gibi temiz suya ulaşamama nedeniyle bulaşan hastalıklardan yaşamını yitirdiğini belirtti. Türkiye`nin sanıldığı gibi su kaynakları açısından zengin bir ülke olmadığını ifade eden Yüzgeç, suyun kamusallığının önemine dikkat çekti. Ülkemizde, nüfus artışı, kirlenme, küresel ısınma ve küresel güçlerin baskısı altında olan su kaynaklarımızla ilgili sorunlara, su yönetimindeki çok başlılık ile ulusal bir politika oluşturmadaki eksikliklere dikkat çeken Yüzgeç, "Sorun kronik bir duruma gelmiş ve çözüm ülke dışından ithal edilecek reçetelerde aranmaya başlanmıştır. Yani Dünya Bankası ve İMF direktifleri su politikalarımızın yönünü belirler duruma gelmiştir" dedi. 

Bazı çözüm önerileri sunan Yüzgeç, "Küresel ölçekli politikaların etkileri görülmeli, ulusal ve toplumsal çıkarlarımızın ortadan kaldırılması sonucunu yaratacak politika ve uygulamalara karşı durulmalıdır. Geliştirilmeyi bekleyen su potansiyelimize karşı su yönetimindeki çok parçalı yapının ortaya çıkardığı olumsuzluklar su kaynakları yönetiminin kurumsal yapısının kapsamlı bir biçimde yenilenmesini gerektirmektedir. Bu yeni kurumsal yapı tercih edilecek teknik, ekonomik ve sosyal politikalar temelinde şekillenmelidir. Bu politikaların tespitinde ülkemize özgü koşullar dikkate alınmalıdır. Tüm bunların gerçekleştirilebilmesi için su yönetiminin kurumsal yapısının oluşturulmasında bu hizmetin bir kamu hizmeti olduğu ve kamu yararı anlayışı gözetilerek ele alınması gerektiği mutlaka dikkate alınmalıdır" diye konuştu. 

Su kanunu taslağını da değerlendiren Yüzgeç, Orman ve Su işleri Bakanlığı tarafından hazırlanan Su Kanunu Taslağının ihtiyaçları karşılamaktan oldukça uzak bir anlayışla hazırlandığını belirtti. Tasarının su için temel bir kanun değil, "su tahsis kanunu" niteliğinde olduğunu kaydeden Yüzgeç, tasarı hakkında şu değerlendirmelerde bulundu: "Suyun ticari bir meta olarak piyasaya sunulmasının son adımı olarak özelleştirme amacına hizmet etmesi açısından yasa tasarısında suya bir ?kaynak` olarak yaklaşılmakta, sadece kullanıma yönelik bir meta şeklinde ele alınmaktadır. Tasarı ile yeraltı ve yer üstü tüm su kaynaklarının 49 yıllığına devredilmesi, özelleştirilmesi, yerli ve yabancı tekellere satılması öngörülmektedir.  Bu tasarı Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki, topluma ait, ülkenin tüm su varlığının/kaynaklarının en kısa yoldan özel sektöre devrini düzenleyen bir kanun tasarısıdır. ?Suyun yönetimi karşılığında ücretlendirilmesi` yaklaşımının, temel bir hak olarak su ihtiyaçlarının karşılanması ile bağdaşması mümkün değildir" 

Açılış konuşmalarının ardından sempozyum başladı ve sempozyumda ikisi çağrılı toplan 23 bildiri sunuldu. 

İlk gün başkanlığını Orhan Baykan`ın yaptığı ilk oturumda "Erken Cumhuriyet Dönemi Su İşleri ve Antalya Suları", "Türkiye`de Çalışmakta Olan Tarihi Su İletim Yapıları", "Türkiye`de Çalışmakta Olan Tarihi Barajlar", "Geçmişten Günümüze Ulaşan Su Sistemlerinin Bir Öğesi Olan Tarihi Su Kemerlerinin İstanbul`daki Örneklerinde Görülen Genel Bozulma Nedenleri ve Koruma Önerileri Üzerine Bir İnceleme", "Türkiye`de Baraj Mühendisliğinin Gelişimi Üzerine Bir Değerlendirme" başlıklarında bildiriler sunuldu. Başkanlığını Melih Yanmaz`ın yaptığı ikinci oturumda "Dinamik Benzeri Deneylerle Beton Ağırlık Baraj Sismik Performansının İncelenmesi", "Sismik Yöntemlerle Temel Zemin Taşıma Gücünün Hesaplanması", "Su Yapılarında Jeolojik-Jeoteknik Çalışmalar ve Uygulamadan Örnekler", "Kapak Kontrollü Yuvarlak Başlıklı Savak Akımının Sayısal Modellenmesi", "Dikdörtgen Kesitli Açık Kanal Akımında Kesit Daralmasının İncelenmesi" bildirileri sunuldu. başkanlığını Ali Günyaktı`nın yaptığı üçüncü oturumda ise "Su Dağıtım Şebekelerinde Etkin Pompa Programlarının Belirlenmesi", "Alpaslan II Barajı Basınçlı İletim Tüneli Kapakları Hidrolik Model Çalışmaları", "Basınçlı Sistemlere Hava Girişinin Etkileri", "Açık Havalarda Su Yüzü Profilinin Farklı Hız Formülleri İle Belirlenmesi, Nakkaş Dere Örneği"  bildirileri sunuldu. 

İkinci gün başkanlığını Şevket Çokgör`ün yaptığı oturum ile başladı. Oturumda "Entegre Havza Yönetiminde Sulama ve Hidroelektrik Santral İşletmeciliğinin Yeri ve Önemi Üzerine Bir Çalışma", "Türkiye`de Koruma ve Kullanma Dengesi Açısından Su Kaynakları Planlama ve Projelendirilmesi Üzerinde Bir Değerlendirme", "4628 Sayılı Yasa ile Tesis Edilen HES Projelerinde Denetim Hizmetleri" başlıklarında bildiriler sunuldu. Başkanlığını Nuray Tokyay`ın yaptığı beşinci oturumda "Değişen Daralma Oranlarında, Dökme Duvar Tipi Köprü Kenar Ayakları Etrafında Oluşan Oyulmanın Zamanla Değişimi", "Mogan Gölü Taşkınları Üzerine Değerlendirmeler" bildirileri sunuldu. Başkanlığını Şahnaz Tiğrek`in yaptığı altındı ve son oturumda ise "Nerede Hata Yaptık?", "Küçük Hidroelektrik Santralleri ve Çevre Sorunları", "Su Yapıları ve Göksu Deltası Kıyı Erozyonu", "Türkiye`de Çevre Karşıtı Su Projeleri" bildirileri sunuldu. 

Oturumların ardından moderasyonunu İhsan Kaş ve Şahnaz Tiğrek`in yaptığı değerlendirme forumu ile sempozyum son buldu.

 



TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası