YENİ YIL ZAMLARI, KRİZİN BİZLERE KESİLEN FATURASIDIR!
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu tarafından 5 Ocak 2022 tarihinde yeni yılda uygulanmaya başlayan zamlara ilişkin bir basın açıklaması yayımlandı
Eklenme Tarihi: 08/01/2022
Yeni umutlarla, yeni başlangıçlarla, heyecan dolu dileklerle girmeye hazırlandığımız yeni yılı, doğalgazdan elektriğe, köprü geçiş ücretlerinden akaryakıta pek çok ürüne gelen zamlarla karşıladık. Sağanak halinde gelen zam yağmuru daha ilk saatlerinde yeni yılın iyimserliğine gölge düşürdü.
Türkiye, 2021 yılının özellikle sonlarında, para biriminin değersizleşmesi ve temel tüketim maddelerine gelen yüksek oranlarda zamların neden olduğu refah kaybının etkilerini sıcağı sıcağına hissederken yılın son saatlerinde duyurulan zamlar gelen yılın gideni aratacağını gösterdi. Yeni açıklanan zamlara göre kademeli tarifede elektriğe yüzde 50 ile yüzde 127 arası, konutta kullanılan doğalgaza yüzde 25, sanayide kullanılan doğalgaza yüzde 50, motorine 1 lira 29 kuruş, benzine 61 kuruş, otogaza 78 kuruş, köprü ve otoyollara ortalama yüzde 25 zam yapıldı.
Söz konusu yeni yıl zamları, 2021 Aralık ayı ve yıllık enflasyonuna yansımaması, dolayısıyla milyonlarca işçi ve memurun beklediği zam oranlarını belirleyecek olan rakamları etkilememesi için 2022 yılının Ocak ayına bırakılmış oldu. Böylelikle gerek asgari ücrete yapılan yüzde 50`lik gerekse memurlara yapılan yüzde 30.5`lik zam geçen yılın enflasyonu etkisi altındaki zararı güç bela karşılaması umulurken yeni zamlarla bir yıl önceki alım gücü seviyesinin gerisinde kalmış oldu. Tam anlamıyla, kaşıkla verilen kepçeyle geri alındı.
Döviz kurları son birkaç ayda 9 TL`den 18 TL seviyelerine çıkıp daha sonra 13 TL seviyelerine geldiğinde siyasi iktidar tarafından, iktisadi bir başarı elde edilmişçesine yapılan çağrılarda, dolardaki gerilemeye göre market fiyatlarının da gerilemesi gerektiği ifade edildi. Ne tezattır ki bu açıklamalar tazeliğini korurken enerji ürünlerine fahiş oranlarda zam yapıldı. Peki üretimin temel girdisi olan enerji ürünlerine yapılan bu zamlar, marketlerde ucuzlatılması talep edilen ürünlerin üretim maliyetlerini etkilemeyecek, dolayısıyla yeni fiyat artışlarına yol açmayacak mı? Daha açık ifade etmek gerekirse yakın tarihimizin en büyük ekonomik krizi olan 2001 krizinden bir yıl sonra, 2002 yılından bu yana en yüksek enflasyon oranına ulaşılmışken, bu zamların tüm ürünlerde domino etkisi yaratacağı ve yüksek enflasyonun kronikleşeceği aşikar değil mi?
Genelde tüm yurttaşlarımızın sırtında kambura dönüşen bu zamlar özelde inşaat mühendisi meslektaşlarımızı da yoksullaştırdı, borçlandırdı, işsizliğe sürükledi. Bugün her on mühendisten yedisi ücretli olarak çalışıyor ve bunların yüzde 27,5`i asgari ücretin bile altında, yüzde 20,3`ü ise asgari ücret veya onun biraz üstünde gelir elde ediyor. Her üç inşaat mühendisinden biri işsizlikle boğuşuyor. Kendi işyerinde çalışan meslektaşlarımız ise sektörde yaşanan krizin altında eziliyor, inşaat taahhüt işleri yapan firmalar kamudan ödeneklerini alamadıkları için veya malzeme fiyatlarında oluşan farkın ödemelere yansıtılmaması nedeniyle iflas noktasına geliyor.
Sorunlarımızı basitçe bir iktisat problemi olarak görmenin doğru olmayacağı kanısındayız. Nitekim 2017 yılında gerçekleşen anayasa değişikliği ile cumhuriyetin temel dinamikleri olan güçler ayrılığı ilkesinin ilga edilmesi, parlamenter sistemin zayıflatılması ve tüm yetkilerin tek bir elde toplanması, ülkenin kaderini belirleyen tüm karar alma süreçlerini, cumhuriyetin biriktirdiği deneyimleri taşıyan kurumlardan alarak bir merkeze teslim etmiştir.
Demokrasinin temel ilkelerinin rafa kaldırıldığı bu koşullarda diğer bir yandan da ekonomi politikalarının tüm toplumun ihtiyaçlarını esas almak yerine rant odaklı ve bir avuç çıkar çevresinin menfaatleri doğrultusunda uygulanmasıyla, özelleştirme politikaları sonucu kamu kaynaklarının tüketilmesiyle, kamu hizmetlerinin taşeronlaştırılmasıyla bugünlere gelen yolun taşları döşenmiştir.
Bu kriz ortamında sosyal devletin temel gereklerine uygun olarak gelir seviyesinin yükseltilmesini bekleyen yurttaşlarımıza kaynak yok deniliyorsa; toplumun ihtiyacı olan yatırımlar yerine kamu kaynaklarının büyük şirketlere sunulduğu hasta garantili şehir hastaneleri, geçiş garantili otoyollar, yolcu garantili havaalanları gibi projelere, hiçbir yararı olmadığı gibi büyük zararlara yol açacağı ortada olan Kanal İstanbul projesine harcanan kamu kaynaklarına dönüp bakılması gerekir.
İnşaat Mühendisleri Odası olarak vurgulamak isteriz ki bu krizi yurttaşlarımız yaratmadı, faturası da yurttaşlarımıza kesilemez. Çözümün adresi ise bellidir: çoğulcu, demokratik, adil bir anayasal sistem ve bununla beraber toplumcu bir ekonomik program hayata geçirilmelidir.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu