İMO ve JMO Nükleer Santrallere Karşı Uyardı

Japonya’da yaşanan depremin ardından nükleer santrallerde meydana gelen patlamalara dikkat çeken İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) ve Jeoloji Mühendisleri Odası(JMO) konuyla ilgili 16 Mart 2011 tarihinde bir basın açıklaması yaparak benzer felaketin Türkiye’de de gerçekleşebileceğini dile getirdiler.

Eklenme Tarihi: 25/04/2016

 

Japonya`da yaşanan depremin ardından nükleer santrallerde meydana gelen patlamalara dikkat çeken İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) ve Jeoloji Mühendisleri Odası(JMO) konuyla ilgili 16 Mart 2011 tarihinde bir basın açıklaması yaparak benzer felaketin Türkiye`de de gerçekleşebileceğini dile getirdiler. Fay hattı üzerinde inşa edilen Akkuyu nükleer santrali için Japonya`nın örnek olması gerektiğini ifade eden İMO ve JMO, nükleer santrallerin insanlık için büyük bir tehlike arz ettiğine dikkat çekmişlerdir. Konuyla ilgili olarak TMMOB Ankara İKK`da "Yaşamı Seçin Nükleerden Vazgeçin" diyerek 17 Mart tarihinde Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı önünde bir basın açıklaması yaparak Enerji Bakanı`nın istifa etmesini  istediler.

 

İnşaat Mühendisleri Odası`nın 16 Mart 2011 tarihli basın açıklaması;

 

NÜKLEER FELAKET, TÜP PATLAMASI DEĞİLDİR SAYIN BAŞBAKAN!

 

Japonya‘da meydana gelen 9,0 büyüklüğünde deprem sırasında nükleer santrallerde patlama meydan gelmiş, patlamalardan bir süre sonra santrallerde yangın çıkmış ve ne yazık ki  Fukuşima‘daki nükleer santral ile  Daiichi santralinden radyasyon sızıntısı başlamıştır.

Japonya, tarihinin en büyük doğal afetiyle yüz yüze gelirken, dünya yeni bir nükleer tehlikeyle karşı karşıya kalmıştır. Dünya haber ajanları, radyasyon sızıntısı ile ilgili haberi "korkulan oldu" başlığıyla okuyucularına duyurmuştur.

 

Çünkü nükleer santraller her zaman nükleer tehlike potansiyeli taşımakta, nedeni ne olursa olsun, yapımında ve işletilmesinde yapılacak küçük bir hata, telafi edilmesinin mümkün olmayacağı sonuçlara yol açmaktadır. Kaldı ki, Japonya gibi güvenli yapı üretiminde ileri düzeyde bir ülke bile nükleer patlamayla engel olamamış ve insanlığı gelecek tehlikesiyle baş başa bırakmıştır.

 

Çernobil nükleer kazasının derin ve kalıcı etkileri henüz varlığını devam ettirdiği zaman diliminde insanlığın yeni bir felaketi kaldırabilmesi mümkün değildir.

Dünya ülkeleri bunu görmüş olacak ki radyasyon sızıntısının paniğini yaşamaya başlamış, önlem alma süreci hızlanmış, tek tek ülkelerde kurulu santrallerin kaldırılması, planlananların iptal edilmesi doğrultusunda tartışmalar yoğunlaşmıştır. Ülke kamuoyları toprakları üzerinde kurulu nükleer santrallerin acilen devre dışı bırakılması çağrısında bulunmaktadır. Bundan sonraki süreçte insanlık aleminin nükleer santraller konusu üzerinde önemle duracağından kuşku yoktur.

 

Ülkemizde ise durum bambaşkadır. "Bir musibet, bin nasihatten evladır" sözü ülkemiz sınırlarına girmeyi başaramamıştır. Çernobil ve Japonya felaketleri nükleer konusunda görüş değişikliklerine neden olurken, bizzat Başbakan Erdoğan sözlerinden anlaşılmaktadır ki, siyasi iktidar nükleer santral konusunda inat edecektir. Nükleer santrallerin savunulması, içerdiği tehlikenin hafifsenmesi, hatta evlerde bulunan tüplerle karşılaştırılması ve benzeri görüşlerin ciddiye alınacak bir tarafı yoktur elbette. Ancak söz konusu görüşlerin sahibi bir ülkenin başbakanıysa, bu yaklaşımın ne anlama geldiği ve ülkemizi nasıl bir tehlikenin beklediği üzerinde durulmalıdır.

 

Başbakana hatırlatmakta fayda bulunuyor: Bilim dallarının ilgi alanına giren konular bu yaklaşımla ele alınamaz. Dünya, insanlığın geleceğiyle nükleer santraller ilişkisini tartışırken, nükleer tehlike "tüp patlaması" düzeyine indirilemez. Sokaktaki vatandaş bu yorumu yapabilir ancak başbakanlık sorumluluğu taşıyan biri konuya böyle yaklaşamaz. Kar ve para insanlığın geleceğinden daha önemli değildir, insan hayatı ticarileştirilemez. 

İnşaat Mühendisleri Odası olarak, Başbakanı bilime ve yaşama saygılı olmaya, nükleer santral sevdasından vazgeçmeye çağırıyoruz.

 

Sinop ve Akkuyu nükleer santrallerinden kazanacağınız para, üreteceğiniz enerji insan hayatından, insanlığın geleceğinden daha mı önemlidir?

 

Jeoloji Mühendisleri Odası`nın 16 Mart tarihli basın açıklaması;

 

JAPONYA DEPREMİ VE TSUNAMİ ÜZERİNE YAŞANAN NÜKLEER FELAKET SON OLSUN, NÜKLEER SANTRALLER KAPATILSIN!

 

Bilindiği üzere Japonya‘da 11 Mart 2011 tarihinde 8,9 büyüklüğünde deprem meydan gelmiş ve sonrasında oluşan tsunami nedeniyle de onbinlerce kişi yaşamını yitirmiş, yine onbinlerce kişi yaralanmış, yüzbinlerce insan güvenli yerlere tahliye edilmiştir. Halen milyonlarca insan sağlıklı beslenme, barınma, su, elektrik hizmeti alamamaktadır.

 

Depremin neden olduğu tsunaminin yol açtığı felaketin ardından şimdi de nükleer bir felaket sadece Japonya yı değil tüm çevre ülkelerini tehdit etmeye başladı Diğer nükleer santrallerde meydana gelen ancak sonucu bilinemeyen hasarlardan sonra Fukuşima Daiçi nükleer santralinde meydana gelen patlama ve rayoaktif tehlikenin boyutları giderek büyüyor.

 

Açığa çıkan radyasyon nedeni ile milyonlarca insan radyasyon tehdidi altındadır. Hatta öyle ki atmosferik koşullar nedeni ile radyasyon saçılımının ABD, Kanada ve Rusya‘ya kadar yayılacağı üzerine tahminler söz konusudur.

 

Ne yazık ki dünyanın ilk nükleer felaketini yaşayan Japonya bu konuda dünyaya liderlik yapma hevesinden bir türlü vaz geçmemiş, felakete adeta davetiye çıkarmıştır. Dünyanın en aktif tektonik kuşaklarından birinde yer alan bu ada ülkesi teknolojinin her zaman doğaya üstün geleceğini kanıtlamak istercesine doğaya meydan okumaya devam etmekte ancak felakete uğrayan esas acıyı çeken Japonya halkı olmaktadır.

 

Yaşanan bu nükleer felaket haklı olarak nükleer santrallerin insanlık için ne kadar büyük bir tehlike kaynağı olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi ve tüm dünyada "en güvenli enerji kaynağı olduğu iddia edilen nükleer enerji ciddi olarak tekrar sorgulanır oldu. Nükleer santrale karşı olan bizlerin bu güne kadar işaret ettikleri tehlikenin fark edilmesi ve sorgulanması için maalesef yine bir felaketin yaşanması gerekti.

 

"Japonya gibi nükleer santral yapımında dünyanın en gelişmiş teknolojilerini kullanan ve her an depreme hazır bir ülke"de yaşanan deprem sonrası Fukushima Santrali‘nde meydana gelen patlama tüm dünyanın gözünü korkuttu. Almanya, Japonya‘ da yaşananlar, tamamen imkansız olduğu düşünülen risklerin göz ardı edilemeyeceğini ifade ederek 7 nükleer santralini geçici olarak kapattı, İsviçre 3 nükleer santral projesini askıya aldı. AB ve Rusya mevcut nükleer santrallerini güvenlik denetimden geçirmeye başladı.

 

Tüm bu gelişmelerin, Türkiye‘nin Akkuyu‘da kurmaya çalıştığı nükleer santral için çok önemli bir uyarı niteliğinde olması beklenirken nükleer santral kurma inadı sürdürülüyor.

 

Enerji Bakanı Mersin Akkuyu‘ya yapılması planlanan santraller için, "Japonya‘daki santraller, 1.nesil, bizdekiler 3.nesil" diyor; Başbakan "Riski olmayan hiçbir yatırım yoktur. Yani evinize tüpü de koymamak mı gerekir" diyerek nükleer santral yapımının askıya alınmayacağını söylüyor. Akıl ve bilim dışı gerekçelerle halk ikna ed,şöeye çalışılırken, nükleer mühendisi bilim insanları dahi; 1. nesil 3. nesil santrallerin artık fark etmediğini teknik olarak Akkuyu‘ya nükleer santral kesinlikle yapılamayacağını ifade ediyor.

 

Tüm bu yaşanan gerçeklikler, ‘Nükleer Rönesans‘ın bittiği yerde ne Akkuyu‘da, ne de ülkenin başka bir yerinde nükleer santral kurulmasından vaz geçilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.

 

AKP Hükümeti, tüm uyarılara rağmen ihale dahi yapılmaksızın Rusya‘nın Akkuyu‘da nükleer santral kurmasına yönelik bir devletlerarası anlaşmayı yürürlüğe koydu.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; Akkuyu‘da kurulacak olan nükleer santral için 35 yıl önce 1976 yılında bir yer lisansı alınmıştı. Bu kapsamında yapılmış yerbilimsel veri ve değerlendirmeleri, bu günkü veri ve bilgiler ışığında geçerli görmek; güncellenmeyen yer lisansını kabul etmek mümkün değildir.

 

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, insan merkezli bir enerji kaynağı olmaması nedeniyle Nükleer santrallere karşıtlığımız bir yana, mesleki bilimsel bilgi ve birikimlerimizle Akkuyu nükleer santrali için yıllar önce uyarılarımızı yapmış; santralin yeri ile ilgili bilimsel (jeolojik, jeoteknik) verilerin nükleer reaktör kurulmasına elverecek olumluluk ve netlikte olmadığını vurgulamış, santralin kurulacağı yerin yakınından geçen Ecemiş Fayı‘nın sismik karakteri konusunda ciddi kaygılar yaratacak bilimsel araştırmaların olduğunu ifade etmiştik.

Bir kez daha vurgulamak gerekiyor ki;

 

Ecemiş Fayı, yaklaşık 300 km uzunluğunda olup, Akkuyu‘nun 20-25 km yakınından geçerek denizde devam etmektedir. Ecemiş fayının, yılda 3 mm sol yönlü doğrultu atımlı harekete sahip, aktif bir fay olduğu bilinmektedir. Uzun dönemdir suskun olan bu fay hattında tehlikeli bir enerji birikiminin olduğuna bilim adamları işaret etmektedirler.

 

Akkuyu yöresi aynı zamanda, çalışma mekanizması son Japonya depremini yaratan tektonik sistemi ile aynı olan; Japonyadaki kadar büyük olmasa da tarihsel dönemlerde yıkıcı büyüklükte sığ odaklı depremler ve tsunamiler üretmiş Helenik-Kıbrıs yayının da etkisi altındadır. Bu dalma batma zonunda meydana gelecek bir depremin ve buna bağlı oluşacak tsunaminin, güney batı Anadolunun yanı sıra Akkuyu santralinin bulunduğu bölgeyi de etkilemesi söz konusudur.

 

Diğer taraftan bölgenin, önemli bir deprem beklentisi olan Doğu Anadolu ve Ölüdeniz Fay zonundan etkilenme olasılığı da bulunmaktadır. Hatay ve İskenderun‘da meydana gelmiş yıkıcı depremlerin varlığı da bilinmektedir.

 

Bu depremlerin tekrarlanma aralıklarının ve mesafenin uzun olması, meydana gelebilecek depremlerin etkisinin göz ardı edilmemesi gerektiğini bize öğretmiştir. Unutmamalıyız ki, zeminin jeolojik özellikleri nedeniyle Gölcük depremi Avcılar‘ı ve son olarak da Japonya depremi 373 km uzaklıktaki Tokyoyu ve diğer uzak bölgeleri de ciddi etkilemiştir.

 

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak bir kez daha ifade ediyoruz ki; depremden sonra yaşanan nükleer felaketin yaşattıkları dikkate alınmalı; tüm yaşam için ne kadar büyük bir tehlike kaynağı olduğu bir kez daha ortaya çıkan nükleer santral kurma inadından vaz geçilmelidir.

 

AKP Hükümetini, nükleer maceraya son vermeye, nükleer santral anlaşmasını iptal etmeye çağırıyoruz. Deprem bir doğa olayıdır ve her zaman kaçınılmaz olarak meydana gelecektir. Depremin afete yol açmaması ve yaşanacak tüm olumsuzlukların sorumlusu olmamak için, henüz vakit varken vazgeçin...

 

AKKUYU "ÖLÜM KUYUSU" OLMASIN !

 



TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası